KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) 52 ilden sağlık çalışanlarıyla yaptığı şiddete maruz kalma anketinin sonuçlarını paylaştı. SES tarafından yapılan açıklama şöyle:
Ataerkil güç ilişkilerinden beslenen erkek şiddeti her gün artarak devam ediyor. Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınlarda artan bu şiddetten etkileniyoruz. Cezasızlık politikasından ve iktidarın kadın düşmanı politikalarından cesaret alan erkek her gün en az 3 kadını katlediyor. Kadınlar her gün evde, işte, sokakta, erkek şiddetine maruz kalmakta ya da şiddet tehdidi altında ölümle burun buruna yaşamlarını sürdürmektedir. Kadınların can güvenliğinin olmadığı bir atmosferde, iktidar kadına yönelik şiddeti önlemek ve kadın kazanımlarını geliştirmek yerine, kadın düşmanı politikaların sürdürücüsü olmaya devam etmektedir. Kadın kazanımları sistematik olarak gasp edilmekte, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı her alanda saldırı geliştirmekte. Kayyum atanan belediyelerde, şiddete uğrayan kadınların başvuru merkezleri ve kadın birimleri kapatılmakta, yaşam güvencemiz sayılabilecek İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Ailenin ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun iptal edilmek istenmektedir.
OECD ülkeleri içinde kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri sıralamasında birinci durumda olan ülkemizde, erkek şiddeti her gün artmakta, kadınlara yönelik şiddette ve çocuk istismarında cezasızlık özel bir politika haline gelmiş bulunmakta. AKP’nin cesaretlendirdiği eril zihniyet, katilleri koruyan, cezasız bırakan eril yargı kararları failleri cesaretlendirmeye devam etmektedir. Uygulanan yanlış politikaların ve saldırıların yarattığı sonuç ise; daha fazla kadının şiddete uğraması, öldürülmesi, daha çok çocuğun istismar edilmesi ile sonuçlanmaktadır.
Sağlıkta dönüşüm programı ile sağlığı alınır-satılır hale getiren siyasi anlayış, bu uygulamalar ile sağlıkta şiddetin artmasına neden olmuştur. Sağlık emekçisine yönelik şiddeti haklı gösteren uygulamalar, liyakat yerine torpil ve siyasi çıkarlar gözetilerek kadrolaşmaya gidilmiştir. İş yerinde yaşanılan bu eşitsizliği ve liyakatsızlığı araştırmak, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçisi kadınlara yönelik iş yerinde yaşadıkları şiddeti görünür kılmak için bir anket çalışması yaptık. Yaptığımız şiddet araştırmasında, iktidarın kadın düşmanı politikalarının bir yansıması olduğu sonucu ortaya çıkıyor. Yıllardır yılmadan söylediğimiz “Kadına Yönelik Şiddet Münferit Değil, Politiktir’’ ifadesinin doğruluğu anket sonuçlarında da net olarak görüyoruz.
Yaptığımız araştırma, Türkiye genelinde 52 ilden, sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışan sağlık emekçilerine 10-22 Kasım 2020 tarihleri arasında web tabanlı uygulanmıştır Anketimiz işyerinde, psikolojik şiddet, mobbing, ekonomik şiddet, dijital şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet alt başlıklardan oluşmaktadır. Anket sonucunda ortaya çıkan bulgular grafikler halinde ortaya konmuştur. Araştırmaya katılan 617’si kadın 663 kişinin yanıtları esas alınarak değerlendirme raporu hazırlanmıştır. Erkeklerin araştırmaya katılımı değerlendirme ve kıyas yapabilecek düzeyde değildir ancak katılım gösteren erkeklerin de görüş ve değerlendirmeleri rapora yansıtılmıştır. Araştırmaya katılan kadınların yüzde 81’i psikolojik, yüzde 37’si ekonomik, yüzde 43’ü fiziksel ve yüzde 26’sı cinsel şiddete maruz kaldığını belirtmiştir. Şiddetin dışında işkolumuzda çalışan kadın emekçilerin yüzde 80’i mobbinge ve yüzde 35’i ise dijital şiddete maruz bırakıldığını ifade etmiştir.
Katılımcıların eğitim durumu incelendiğinde erkeklerin yüzde 65’inin, kadınların ise yüzde 70’inin lisans mezunu olduğu görülmektedir. Yaş durumuna göre baktığımızda yaş aralığının erkeklerde yüzde 37’si 31-40 yaş aralığında, kadınların ise yüzde 39’u 41-50 yaş aralığında olduğu görülmektedir. Ankete katılanların medeni durumuna göre erkeklerin yüzde 74’ünün evli, kadınların ise yüzde 60’ının evli olduğu görülmektedir. Unvanına göre ankete katılım oranları incelendiğinde ise erkeklerin yüzde 24’ü sağlık memuru ve tekniker olduğu, kadınların ise yüzde 47’sinin hemşire olduğu görülmektedir.
Psikolojik Şiddet
Araştırmaya katılan 502 kadın İşyerinde psikolojik şiddete maruz kaldığını ifade etmiş olup, psikolojik şiddet türleri içerisinde yüzde 56 ile hakaret ve sözlü taciz en çok maruz kalınan şiddet türü olarak ifade edilmiştir. Psikolojik şiddet türleri çoklu şekillerde aynı anda yaşandığı için, katılımcılar birden fazla seçeneği işaretlediği için toplamı yüzde yüzü geçmektedir. Kadın katılımcıların yüzde 68’i yöneticilerin psikolojik şiddetine maruz kaldığını ifade etmiştir. Psikolojik şiddete maruz kaldığını ifade edenlerin eğitim durumu göre en fazla yüzde 71’i lisans mezunu olanlar, yaş dağılımına göre yüzde 39’u 41-50 yaş arası, medeni durumuna göre yüzde 59’u evli kadınlar, unvanına göre ise en fazla yüzde 48 ile hemşireler olduğunu görmekteyiz.
Mobing
Araştırmaya katılan kadınların yüzde 89’u mobbingin ne olduğunu, yüzde 74’ü mobing durumunda ne yapılacağını bildiğini, yüzde 80’i meslek hayatında mobbinge maruz kaldığını, yine yüzde 80’i de yöneticileri tarafından mobbinge uğradığını ifade etmiştir. Mobinge maruz kalanların eğitim durumuna göre baktığımızda en fazla yüzde 71 ile lisans mezunu olanlar, yaş grubuna göre yüzde 39 ile 41-50 yaş aralığında olanlar, medeni durumuna göre yüzde 57 ile en çok evli kadınlar, unvanına göre ise yüzde 47 ile hemşireler olduğunu görüyoruz.
Ekonomik Şiddet
Kadın katılımcıların yüzde 37’si ekonomik şiddete maruz kaldığını ifade etmiş, aynı zaman da yüzde 30’u ise ekonomik şiddet olarak “Maaşımı ihtiyaçlarım doğrultusunda harcamama müdahale edildi” ifadesini kullanmıştır Ekonomik şiddet uygulayıcıları içerisinde yüzde 40 ile yöneticiler ve yüzde 26 ile de eşim seçeneğini işaretlemiştir. Eğitim durumlarına göre yüzde 71’i lisans mezunu olanlar, yaş durumuna göre yüzde 41’i 41-50 yaş arası, medeni durumuna göre yüzde 57’si evli kadınlar ve unvanlarına göre ise yüzde 51 ile hemşireler maruz kalmışlardır.
Dijital Şiddet
Kadın katılımcıların yüzde 35’i dijital şiddete maruz kaldığını ifade etmiştir. Dijital şiddete maruz kaldığını ifade eden kadınların yüzde 69’u “rahatsız edici takip ve sohbet” seçeneğini işaretlemişlerdir. Diğer şiddet türlerinden farklı olarak kadınlar, şiddet uygulayıcıları olarak dijital şiddeti daha çok tanımadıkları kişiler tarafından maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Dijital şiddete maruz kalanların eğitim düzeyine göre yüzde 67 ile lisans mezunları, yaş gruplarına göre yüzde 31 ile 31-40 yaş arası, medeni durumuna göre yüzde 48 ile bekarlar, unvanına göre ise yüzde 40 ile hemşirelerin maruz kaldıklarını görüyoruz.
Fiziksel Şiddet
Kadın katılımcıların yüzde 43’ü fiziksel şiddete maruz kaldığını, bu kadınların yüzde 13’ü hala şiddet riskinin devam ettiğini ifade etmiştir. Fiziksel şiddet uygulayıcıları olarak yüzde 29’u eşim/birlikte yaşadığım kişi /baba-anne ve kardeş olarak ifade etmiş. Eğitim durumuna göre yüzde 68’i lisans mezunu, yaş durumuna göre yüzde 40’ı 41-50 yaş arası, medeni durumuna göre yüzde 52’si evli, unvanına göre ise yüzde 46 ile hemşireler olduğu görülüyor.
Cinsel Şiddet
Kadın katılımcıların yüzde 26’sı cinsel şiddete maruz kaldığını, bu katılımcıların yüzde 7’si şiddet riskinin halen devam ettiğini ifade etmiştir. Cinsel şiddet uygulayıcıları olarak kadınlar tarafından en çok ifade edilen seçenek “Erkek arkadaşım/Sevgilim/Eşim” seçeneğidir. Cinsel şiddete maruz kalan kadınların yüzde 61 oranında “Hiçbir şey Yapamadım” seçeneği işaretlediği araştırmamızda bu durumdaki kadınların çoğunlukla sessiz kalmak zorunda kaldığını göstermektedir. Bu da şunu gösteriyor ki kadınlar olarak halen cinsel şiddeti ifade etmede ve dillendirmede zorlandığımız ortaya çıkıyor.
Birçok kadının cinsel şiddete maruz kalmasına rağmen resmi yollara başvurmadığı görülmektedir. Cinsel şiddete maruz kalan kadınların yüzde 78’i ‘‘Hiç bir psikolojik destek almadığını’’, ifade etmiş, yine kadın katılımcıların yüzde 95-97 oranında da haklarını bildiklerini, cinsel şiddete maruz kaldıklarında yüzde 47’si polis ve jandarmaya başvurduklarını belirtmişlerdir. Cinsel şiddete maruz kalanların eğitim durumuna baktığımızda yüzde 69 ile lisans mezunu olanlar, yaş durumlarına göre yüzde 36 ile 31-40 yaş arası, medeni durumlarına göre yüzde 50 ile evli olanlar ve unvanlarına göre ise yüzde 40 ile hemşirelerin olduğu görmekteyiz.
Bu şiddeti önlemenin en önemli yolu toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaşamın her alanında sağlanmasından geçer. Şiddeti önlemenin yolu, kadın kazanımlarının korunmasından, İstanbul sözleşmesinin ve 6284 sayılı yasanın tüm maddeleriyle birlikte hayata geçirilmesinden, caydırıcı yargı kararlarından ve iktidarların şiddeti besleyen gerici, militarist, kadın düşmanı ayrımcı politikalarından vazgeçmesinden geçer.
* Araştırmamıza ünvanlarına göre; en fazla hemşireler katılım sağlanmıştır. Bu sebeple araştırma sonuçlarında şiddet yöntemlerine oran olarak en fazla hemşirelerin maruz kaldığı görülmektedir.
İlk yorum yapan olun